"Biz bize yeteriz".
Bazı kesimlerce uluslararası bir sözleşmenin feshedilmesi kaygı ile karşılansa da Türk toplumunda kadına, çocuğa, aileye verilen değer ve saygı biraz çaba sarf ettiğimizde tüm dünyaya örnek olacaktır. Nitekim şerefli, onurlu ve başı dik her Türk erkeği, kadını ve insanı korur, kollar, şartlar ne olursa olsun kadına asla zarar vermez, kadını incitmez. Bunun için uydurma ecnebi yasalara ihtiyacımız yoktur. Bizim kültürümüzde ve genlerimizde kadın ve çocuk kutsal bir değere sahiptir. Kadın anadır. Kadın eştir. Kadın kardeştir. Kadın hayattır. "Cennet annelerin ayakları altındadır." Bizim hamurumuzda ve inancımızda yaşama hakkına ve insan haklarına saygı mevcuttur.
Peygamber Efendimiz (sav) peygamberliği süresince, İslam’ın kadına verdiği önemi bizzat davranışları ile sergilemiştir. Kadına verdiği önemi “İman bakımından en olgununuz, ahlakı en güzel olanınızdır. En hayırlınız da kadınlara güzel davrananınızdır' sözü apaçık göstermektedir.
Selçuklu kültüründe kadın öncelikle birey olarak değerli görülmüş ve bütün zorlukları
ve hatta güzel anların paylaşıldığı bir arkadaş olarak kabul edilmiştir. Kadına saygı hiç bir zaman terk edilmemiştir. Osmanlı'da kadın baştacıdır.
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, kadınlara verdiği haklar ve çocuklara verdiği değeri izah ederken "Milletin bağrında temiz bir nesil yetişiyor. Bu eser (Türkiye Cumhuriyeti Devleti) ona bırakacağım ve gözüm arkamda olmayacak.” , "Şuna inanmak lazımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir" sözlerini sarf etmiştir.
Bu minvalde kültürel bilincimiz ve değerlerimiz bizi fazlasıyla güvence altına almaya yetmektedir. Türk milletinin, Türk insanın kadın ve çocuk haklarını koruması için hiç bir metne ihtiyacı yoktur. Güzel ahlaklı, eğitimli yeni nesiller yetiştirmemiz ve kültürel mirasımıza sahip çıkmamız bize yetecektir.